6 Mayıs 1861'de Kalküta'da doğdu.. kökü 11.yy dayanan çok soylu bir ailenin ferdi.. 17 yaşında Londra'ya gönderildi. Londra'da hukuk okudu. 1915 yılında İngiltere "Sir" unvanını verdi, bu ünvanı 1919 da İngiltere'nin sömürgeci ve istilacı tutumuna tepki olarak iade etti.. 7 ağustos 1941'de doğduğu şehir Kalküta'da öldü....
Çok az eseri Türkçeye çevrilmiştir..
Düşünüyorum da,
sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek...
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
naif yönlerimizin keşfedilmesi,
cesaretsizliğimizin anlaşılması,
korkularımızın paylaşılması
sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında
kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız...
...Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni....?
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.
Denesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez.
Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
NE ÇIKAR ATEŞ BÖCEĞİ SANSALAR BİZİ
Rabindranath Tagore
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder