14 Şubat 2012 Salı

Haluk un vedaı.. Tevfik Fikret


bu geçit işte böyle dar, mu’veç: 
ey şetaretli yolcu, sen yürü, geç. 
sen bu menhelde kalma, sıçra, atıl. 
bi ziya karbanı bul ve katıl. 
gez, dolaş kainat-i efkarı, 
daima önde, daima yukarı! 
pür-tehalük, hayat ü kuvvetten 
ne bulursan bırakma: san’at, fen 
itimat, itina, cesaret, ümit, 
hepsi lazım bu yurda, hepsi müfit. 


bize bol bol ziya kucakla, getir: 
düşmek, etrafı görmemektendir. 


işte bir yol ki hep çakıl ve diken; 
geçeceksin yarın bu yoldan sen... 
geçeceksin, ayakların yorgun, 
ellerin şerha şerha, bağrın hun, 
fakat alnın açık; yüzün handan, 
gözlerin ufka feyz ü nur akıtan 
bir tecelliye müncezib, meshur... 
sen koşarsın, o tayf-ı nuranır 
yaklaşırken uzaklaşır; çılgın 
bir tahalükle sen kucaklarsın. 
o kaçar; kolların açık, meshuf, 
atılırsın; o ta uzakta mahuf 
bir dikelikte gizlenir ve güler; 
sen koşarsın, kırık, ezik, muğber, 
ellerin şerha şerha, bağrın hun; 
büsbütün teşne, büsbütün yorgun. 
sen yoruldukça yol uzar, artar; 
çalı dişler, taş ağrıtır, yırtar; 


çırpınır her dikende bir parçan... 
yine sen, pür emel, önünde uçan 
o esiri hayali kapmak için 
atılır, yırtılır, ve inlersin. 
varsın uçsun, bugün değilse yarın 
o senindir, mükedder olma sakın. 
koşan elbet varır; düşen kalkar; 
kara taştan su damla damla akar, 
birikir, sonra bir gümüş göl olur; 
arayan hakkı en sonunda bulur... 


ferçi geç, arşı atla, sidreyi aş; 
gör, ne var maverada ibret-hız, 
i’tila-içtira-reha-engiz... 
topla, fırlat ne varsa, taş, iğne, 
şu muhittin ser-i rehavetine. 
o biraz belki canlanır, ve senin 
zahmetin, himmetin, ve fazlın için 
koyar elbet vatan,bu hasta nine 
bir sıcak buse terli nasıyene!...

Tevfik Fikret

1 yorum: